30 Temmuz 2014 Çarşamba

La Roche Posay Effaclar Tonik


Bitirmeden fotoğraflayıp yazsam iyi olacak dediğim ürünlerden biriyle karşınızdayım: La Roche Posay Effaclar Lotion Astringente Micro-Exfoliant (Sıkılaştırıcı Mikro Soyucu Tonik). Bildiğiniz gibi La Roche Posay dermokozmetik markalardan biri ve Effaclar da markanın yağlı ciltler için tasarladığı serisi. Bu tonik ise ciltteki gözenekleri sıkılaştırdığını, içindeki LHA (lipohydroxy acid) ile gözeneklerin tıkanmasını engellediğini iddia ediyor. 

Ben bu toniği 2 aydır serinin temizleme jeli ve nemlendiricisiyle birlikte kullanıyorum. Önerildiği gibi sabah ve akşam temiz cilde pamuk ile uyguluyorum. Ara sıra acelem varsa unuttuğum oluyor ama yine de gayet düzenli kullandığımı söyleyebiliriz. Hemen en çok merak edilen kısım olan etkisinden başlayayım. Gözeneklerimde küçülme gözlemlemedim. Zaten özellikle yağlı bir ciltte gözeneklerin tonik veya kremle küçültülebileceğini düşünmüyorum. Eğer gözeneklerimin genişlemesini engellediyse bu benim için yeterli. Siyah noktalarımda da pek azalma olmadı ama zaten çok fazla değiller. Yaz aylarında kullandığım için bu konuda toniğe haksızlık yapmak istemem. Kışın cildim daha kuruyken kullanırsam bu konuda başarılı olabilecekmiş gibi geliyor bana. 

Bu toniğin temizlemesinden çok çok memnunum. Yüzümü misel suyla silip jel ile yıkadıktan sonra bile pamuğun çok fazla olmasa da kirli çıktığını görmek beni çok şaşırttı. Duşta yüz temizleme jeliyle ve duş jeliyle temizlememe rağmen boynumda da aynı sonucu alıyorum. Özellikle cildimin dış etkenler veya makyajla çok kirlendiği günlerde ve maskelerden sonra uygulamayı çok seviyorum.


İçindekileri yukarıdaki fotoğrafta kısmen görebiliyorsunuz; içinde alkol var. Bu madde temizleyici ve dezenfektan olarak etkili olduğu gibi ürünlerin daha ince/uçucu olmasını da sağlıyor. Diğer yandan kurutucu ve bu nedenle yaşlandırıcı/tahriş edici etkisi de var. Kimileri alkolü kullandıkları tüm ürünlerden çıkarsalarda ben önemsemiyorum çünkü cildim hassas değil ve yağlı olduğu için iyi bir temizliğe ihtiyacım var. Bu tonikte de alkolün kokusunu almak mümkün. Clinique toniğin kokusunu biliyorsanız, korkmayın o kadar değil, onun onda biri gibi kokuyor. Bir yandan onu dengeleyecek hafif bir koku daha var. Kısaca güzel kokuyor diyemem ama alışılmayacak bir koku da değil. Cildimde tahriş e de neden olmadı. Sivilcelerimi hafifçe yaktı ama gerçekten çok hafifti ve nedense oksijenli suyun yarayı yakması gibi dezenfekte edici, iyileştirici bir acıymış gibi geldi.

İçindekiler ise şöyle: 
Water (Aqua), alcohol denat., glycerin, sodium citrate, propylene glycol, peg-60 hydrogenated castor oil, disodium edta, capryloyl salicylic acid, citric acid, salicylic acid, parfum / fragrance.
Bunlara biraz daha detaylı bakarsak aslında hiç de temiz içerikli olmadığını görüyoruz ama markaya güveniyorum, her kimyasalı kalitelilerinden seçip kararında kullanmıştır diye umuyorum. Zaten yağlı cilt için hem etkili hem uygun fiyatlı hem de temiz içerikli ürün bulmak neredeyse imkansız. Bildiğiniz varsa lütfen söyleyin.


Az bir miktar yeterli oluyor, gördüğünüz gibi 2 ayda şişenin yaklaşık üçte ikisini kullanmışım. Yuvarlak hesapla bir şişe sabah akşam kullanarak üç ay gider diyebiliriz. Internetten güvenilir online eczanelerden almanızı öneririm, fiyatı çok daha uygun olur. Ben bu ürünü nereden kaç liraya aldığımı şu yazımda anlatmıştım. 

Özetle La Roche Posay Effaclar Tonik yağlı ciltler için çok güzel temizlik sağlayan bir tonik. İçerik konusunda hassas olmayanlar tercih edebilir. La Roche Posay ne kadar hassas ciltler için ürünler piyasaya süren bir marka olsa da ben hassas ciltlerin bu tonikle anlaşabileceğini sanmıyorum. Bu ürün bitince aynı markanın içinde alkol bulunmayan rahatlatıcı toniğini (La Roche Posay Lotion Apaisante) kullanmayı düşünüyorum. Sadece meraktan yoksa bu tonikten de memnun kaldım.

Serinin diğer ürünlerinin de yorumları gelecek ;)



29 Temmuz 2014 Salı

Isana Saç Maskeleri


Rossmann mağazalarında satılan Isana'nın pek çok ürünü var. Saç maskeleri bu markadan kullandığım ilk ürünler. İki çeşidi var: Sarı tüpte olan Intensive-Pflege kuru ve yıpranmış saçlar için, pembe olan Liquid Silk ise mat ve cansız saçlar için.

Intensive-Pflege kayısı çekirdeği yağı ve yara-yanık kremlerinden tanıdığımız panthenol içeriyor. Bu maskeyi saçın tamamına yedirip bir dakika bekledikten sonra durulamak yeterli oluyor. Benim saçlarım yağlanmaya yatkın olduğu için ben saç diplerime yedirmedim. Sadece saç uçlarım yumuşasın ve daha güzel şekil alsın istediğim için saç kremi gibi kullandım. İlk iki seferde saç kremi gibi kullandığım için bu ürünün sadece güzel bir saç kremi olduğunu düşünmüştüm. Son seferde çok daha fazla ürün kullanıp saçımda biraz daha uzun süre beklettim, sonuç çok daha etkileyici oldu. Saçlarım yumuşadı, özellikle şekil vermediğim halde hoş şekil aldı, elektriklenmedi ve daha pürüzsüz göründü.



Liquid Silk ise üzüm çekirdeği yağı içeriyormuş. İçindekilere baktığımızda aslında bu maskenin de panthenol içerdiğini görüyoruz. Bu maskeyi de saçın tamamına yedirdikten sonra bir dakika bekleyip saçı yıkamak yeterli. Saçlarım aslında gayet canlı ve parlak ama sırf denemek için bu maskeyi de alıp kullandım. Tüpün yarısını saç boyuna  ve uçlarına uyguladım, 1-2 dakika bekletip duruladım. Saçlarımın maşa ve sert saç spreyiyle yorulduğu bir günden sonra kullanmıştım. Sonuçtan memnun kaldım. Saçlarımı yumuşattı, kurutma makinasıyla şöyle bir kurutmama rağmen saçlarım güzel şekil aldı. Parlaklığını artırdığını düşünmüyorum ama zaten böyle bir ihtiyacım da yoktu. Saçlarımın elektriklenmesine, daha pürüzsüz durmasına etki etmedi.

İki saç maskesi de birbirine benziyor. Koyu losyon ile krem arası bir kıvamı var ve saça çok kolay dağıtılıyor. Kokusu rahatsız etmeyecek kadar hafif. Durulaması da kolay, bu açıdan da saç kremine çok benziyor.


İki maskeyi de beğendim ama benim ihtiyacıma daha uygun olan ve sonucunu daha çok beğendiğim Intensive-Pflege oldu. Saçlarımı ağırlaştırmadan yumuşatıp pürüzsüzleştirdi. Bu maskeleri beğenmemin bir nedeni de kullanım kolaylığı. Küçük tüpler ürünü hemen açıp çok bekletmeden kullanmanıza olanak sağlıyor. Yolculuklarda saç kremi yerine de kullanılabilecek pratik tüpler. En önemlisi de duşta uygulayabilmeniz. Birkaç dakika beklemeniz yeterli. Saçımda bir maskeyi 15-20 dakika asla bekletemeyeceğimi bildiğim için bu maskeler benim için ideal. İçeriği temiz, temiz değil diye yorumda bulunmuyorum. Nedense sadece cildime yedirdiğim kremlerde içeriğin temiz olmaması beni rahatsız ediyor. Bu maske içerik konusunda hassas olanları pek tatmin etmeyebilir.


Özellikle indirim sırasında 2 liradan az bir fiyata bu maskeleri alıp deneyebilirsiniz. Çok yoğun olmasa da saçınıza ekstra bakım yapmak istediğinizde, seyahatlerde ve çok zamanınız olmadığında iyi bir tercih olabilir.

27 Temmuz 2014 Pazar

Real Techniques Allık Fırçası


Real Techniques markalı makyaj fırçaları uzun süredir çok popüler, çoğu insanda en az bir tane bu markadan fırça var, tabi her blogda da en az bir Real Techniques yazısı. Real Techniques Blush Brush'ı (Allık Fırçası) aldığımda 'herkes yazmış zaten bir de ben yazmam herhalde' diyordum ama 3 aylık tecrübeden sonra yazmaya karar verdim çünkü benim fikirlerim biraz farklı.

Bu marka çok popüler ve çok övülüyor, allık fırçası ise bir expert brush veya stripling brush kadar olmasa da seviliyor. Ben de tam bir allık insanıyım. Nasıl bazısı rimelsiz evden çıkamazsa ben de allıksız makyaj yapmış saymıyorum kendimi (evden çıkmam demeyeyim çünkü makyajsız gezdiğim çok gün var :)). Herhalde bu durum bu allık fırçasını alırken ne kadar özen gösterebileceğime ışık tutabilmiştir. Fırçayı ilk görüşte beğendim ve internetteki yorumlara baktım, hemen hepsinde çok güzel, yumuşak, sentetik, tüy dökmüyor, doğal uygulama sağlıyor, çabuk kuruyor kısaca kusursuz olduğu yazıyordu.

Yumuşaklık ve tüy dökmeme konusunda ben de aynı fikirdeyim. Kullandığım en yumuşak fırça olabilir. 3 aydır da kıl dökmedi. Kolay temizlenip çabuk kuruyor. Sapı üstünde ayakta durması çok güzel. Zaten renginin dizaynının diğer fırçalarda olmayan bir albenisi var.


Yalnız bu fırça beni en önemli konuda, uygulamada hayal kırıklığına uğrattı. Kılları sık olmasına rağmen kıl yapısından mıdır, yumuşaklığından mıdır bilmiyorum ama bir türlü allıklardan istediğim pigmentasyonu alamıyorum. Yağlı cildim nedeniyle pudra allık (Clarins Prodige Aydınlatıcı Allık, H&M Allık) kullanıyorum ve fırçaya bolca ürün almama rağmen bir kez uygulamayla yüzümde allık var mı yok mu belli olmuyor. Ben esmer olduğum için zaten çoğu açık renk allık bende hiç belli olmaz. Allıklarımın da aşırı pigmentli allıklar olmadığını dikkate alırsak burada tek suçlu fırça diyemeyiz. Diğer taraftan Boots'tan ucuza aldığım markasız allık fırçası, hatta allıkla beraber gelen minik fırça bile renk verme konusunda aynı allıklarla çok daha iyi performans göstermişti. 

Üstelik benim yüzüm bu fırçaya biraz küçük geldi sanırım. Defalarca uygulayarak istediğim renk yoğunluğunu elde etmeye çalışırken allık istediğimden geniş alana yayılıyor. Tam istediğim yere, istediğim kadar allık sürmeyi bu fırçayla başaramıyorum. Pigmentasyon ve kontrol sorunları fırçayı dairesel veya çizgisel hareketler yerine tampon şeklinde (cilde dik olarak bastırıp kaldırarak) kullanınca hafifliyor ama tamamen geçmiyor.

Belki de insanların doğal dedikleri belli belirsiz ve geniş alana yayılmış, dağıtılmış gibi duran allık uygulamaları olabilir. Siz de allık yok gibi dursun diyorsanız veya yoğun pigmentli ya da krem allıklar kullanıyorsanız bu fırçayı severek kullanabilirsiniz ama benim gibi allıkla yüzüne renk getirmekten hoşlananlar, allıkları yoğun pigmentli olmayanlar veya yüzü küçük olanlar bu fırçadan istediği performansı alamayabilir. 

Şu an Real Techniques Allık Fırçası'nı pudra fırçası niyetine kullanıyorum. Geçen hafta fark ettim ki Essie Button da bu fırçayı pudra fırçası olarak kullanıyormuş. Bir pudra fırçasına göre daha çok hamle yapmam gerekse de çok sorun olmuyor. Allık fırçası olaraksa Sephora Professionnel açılı allık fırçasını kullanıyorum. Bu fırçanın tam tersi gibi, neyse onu da başka yazıda anlatacağım :)

23 Temmuz 2014 Çarşamba

Montagne Jeunesse Blemish Mud Cilt Maskesi


Şu an bu yazıyı yazarken yüzümde Montagne Jeunesse'nin Blemish Mud adlı aloe vera sulu ve söğüt özlü maskesi var. Bu aslında bir kil maskesi ve sivilceye meyilli ciltler için tasarlanmış. Aşağıda içindekiler bölümünden göreceğiniz gibi içinde çeşit çeşit kil var. Söğüt Aspirin'in öz maddesi, Aspirin de salisilik asit yönününden çok zengindir. Kısacası bu maske gözeneklere bakteri yerleşmesini engelleyen, uygun ortam oluşumunu bozan salisilik asit açısından çok zengin. Zaten maskenin amacı da derin temizlik sağlamak.

Maskeyi diğer maskeler gibi temiz cilde kalın tabaka halinde sürüp 10-15 dakika beklemek sonra da ılık suyla durulamak gerekiyor. Benim 15 dakikam dolalı çok oluyor, şimdi gidip yıkamam lazım… Evet tekrar bilgisayarımın başındayım. Pakette satılan maske 20 g.lık. Ben ilki altı gün olmak üzere 2 kez maske yaptım bu paketten. Bol bol sürdüm. Biraz tutumlu davranılırsa üç kere de kullanılabilir. İlk uygulamadan sonra paketi kurumaması için temiz bir torbaya koyup buzdolabına koydum. Aslında çekmece de saklamak yeterli oluyor ama bu maske doğal maddeler içeriyormuş ve hava da çok sıcak gidiyor, bozulma riskine girmek istemedim.



Maskenin  yeşile çalan bej bir rengi var ve Baticon gibi kokuyor. Bu ilaçlı koksu beni ilk anda itse de neyseki uyguladıktan sonra kokusunu almadım. Kıvamlı bir çamur, kolay uygulanıyor. İçinde parçacıklar yok, homojen bir yapısı var. Tüm kil maskeleri gibi kuruyunca çok sertleşiyor ve zor durulanıyor. Bende yanma, batma, kaşıntı gibi rekasiyonlara neden olmadı. Mentollü/naneli olmamasına rağmen ferahlık verdi bile diyebilirim. 

Cildim üzerindeki etkisini ise genel olarak beğendim. Yüzümdeki birkaç sivilce de geçme evresinde olduğu için onlar üzerindeki etkisini kestiremiyorum ama cildim gerçekten temizlenmiş gibi hissediyorum. Cildim aydınlandı ve gözeneklerim şu an daha az görünür halde. Yalnız bu maske cildi ciddi ciddi kurutuyor. Bence sadece yağlı ciltler bu maskeyi kullanabilir. Yağlı bir cildim olmasına rağmen ben bile gerildim ve hemen nemlendirici sürdüm. Ayrıca maske zor durulandığı için bana tamamen arınmıyormuş gibi de geldi. Arkasından bir tonik kullanmak hem temizlenen gözenekleri sıkılaştırmak hem de maske kalıntılarını temizlemek açısından faydalı olur bence.


Montagne Jeunesse Blemish Mud vegan bir ürünmüş ve hayvanlar üstünde test yapmıyormuş. Konuyla ilgilenmediğim için vegan ürün olması için tam olarak hangi kriterleri sağlaması gerek bilmiyorum ama ürünün içinde sütten imal edilmiş lactoperoxidase varmış. Bu veganlığa sığar mı sorusunun cevabını ilgililere bırakıyorum. İçeriği de pek yaramaz kimyasallar barındırmıyor.

Sonuç olarak beğendiğim, tekrar alıp kullanacağım bir maske bu. Belki hayatımın maskesi değil, başka ürünler alıp denemeye devam ederim ama ara ara bu maskeyi de alırım. Yağlı ve sorunlu ciltlere tavsiye ederim.

20 Temmuz 2014 Pazar

Panetene Aqua Light Saç Kremi


Bugün aylardır düzenli şekilde kullandığım, ne zamandır kullandığımı hatırlamadığım ve en az bir o kadar zaman daha kullanacağım bir üründen bahsedeceğim: Pantene Aqua Light Saç Kremi.

Özlediğim ürünler yazısında bahsettiğim gibi yıllarca L'oreal Elseve'in çabuk yağlanan saçlar için olan saç kremini kullandım. Sonra bir gün elimdeki ürün bitti ve haftalarca aramama rağmen bir daha yenisini bulamadım. En sonunda hem saçları ağırlaştırmadığını iddia eden hem de fiyatı 10 liranın altında olan 400 ml.lik bu dev saç kremini aldım. Beklemediğim kadar da memnun kaldım. 

Dayanıklı, işlem görmemiş saçlarım olduğundan saç kreminden çok fazla onarıcı, yumuşatıcı, parlatıcı özellik beklemiyorum. İki isteğim var; en önemlisi saçlarımı ağırlaştırıp çabuk yağlandırmaması, ikincisi ise saç uçlarını yumuşaratarak daha hoş görünmesini sağlaması. Bu ürünü de saçlarım çabuk yağlandığı için diplere değil sadece saç uçlarına uyguluyorum. Uygularken tam kararında ürün kullanmaya çalışıyorum. Yalap şap uygulayıp duruladığım zaman istediğim sonucu alamıyorum haliyle ama saçlarımı öne ve arkaya eğerek iki elimle kurularmış gibi hareketler yaparak ürünü iyice yedirdiğimde sonuç tam istediğim gibi oluyor. Kremi fazladan bekletmeme gerek kalmıyor. Hem saçlarımı ağırlaştırmıyor hem de yumuşak, canlı saçlarım oluyor.

Özellikler, kullanım, içindekiler.
Saçımı en son 19 ay önce kestirdiğim ve hala saçlarımın kırıkla dolu olmadığı düşünülürse ben saçı besleyip koruma özelliğinin de hiç fena olmadığını düşünüyorum. Elbette boya, maşa, fön gibi işlemleri sık gören saçlar için yeterince güçlü olmayabilir. Saçımı durularken parmaklarımla tarıyorum, düğümlerin çoğu açılıyor. Diğer yandan özellikle dolaşan ve zor açılan bir saçınız varsa bu saç kreminin sizin için ortalama bir saç kreminden fazla bir performans sergileyeceğini sanmıyorum. Ürün ince telli saçlar içinmiş, ben aldıktan çok sonra fark ettim bunu. Oysa benim saçlarım kalın telli :) Hiç sorun olmadı, zaten ince telli saçlar için demelerinin nedeni saçı ağırlaştırmaması sanırım.

Saç kreminin kullanım hızı saçınızı yıkama sıklığınıza ve saç boyunuza göre değişse de ben uzun süre gideceğinizi düşünüyorum. Ben Pantene Aqua Light Saç Kremini ne zamana almıştım unuttum! Ocak ayından önce olduğuna eminim... hımm sanırım son baharda almıştım. Şu an ürünün yarısına ancak geldim. Her halükarda bu saç kreminin en az bir yıl yeteceğini düşünüyorum. Zaten dediğim gibi fiyatı çok çok uygun.

Saç kreminin hafif, ferah bir kokusu var. Kullandığınız gün saçınızda kalıyor, daha sonra çok hafifliyor ancak burnunuzu dayadığınızda kokuyu alabiliyorsunuz. Benim için ideal. 

Baş aşağı duran ve kolayca sıkılabilen bir şişesi var. Kullanımı çok kolay. İçeriğini yukarıda görebilirsiniz. Uygun fiyatlı bir market ürününden nasıl bir içerik beklerseniz öyle.

Ben bu ürünü tekrar alabilirim ama hemen değil. Aylarca kullandıktan sonra başka ürünler de denemek isterim. Yine de Elseve'in kremi tekrar piyasaya çıkmadıkça dönüp dolaşıp geleceğim krem bu olacak. Fiyat-performans oranını beğendiğim güzel bir ürün.

16 Temmuz 2014 Çarşamba

Essence Tırnak Ürünleri


Essence markası çok seviliyor, en beğenilen ürünleri ise herhalde tırnak ürünleri. Ben de bu markanın sadece tırnak ürünlerine sahibim ama fark ettim ki elimdekiler de hiç az değilmiş. Ben de hepsini burada toparladım:


1- Ojeler: Tırnak diyince olmazsa olmaz ojeler! Gördüğünüz gibi bende hep simli ojeleri var. Zaten nude, kırmızı, beyaz gibi tonlar tüm markalarda var ama böyle ilginç renkler, eğlenceli ojeler Essence'de daha fazla. Sol başta gördüğünüz turkuaz ojenin tırnaktaki duruşunu buradan görebilirsiniz. Ben bu simli ojelerin çabuk kurumasından ve dayanıklılığından çok memnunum. Fırçaları fena değil, kıvamıysa ojeden ojeye değişiyor ama sürmeyi zorlaştıracak kıvamda bir ojeyle karşılaşmadım. Ojelerin fiyatları uygun, kısaca Essence standında oje bölümünü hiç es geçmiyorum.


2- Oje düzentici kalem: Oje sürmekte çok beceriksizim! özellikle koyu renkli ojeleri bulaştımadan yapamıyorum. Kulak çöpüne aseton tamlatmak filan da benim için çok karmaşık. Bu düzeltici kalem ise sert ve keçeli bir uç ile aseton barındıran bir hazneden oluşuyor. Kalemin arkasında 3 yedek uç daha var. Bu üründen de çok memnunum, hem pratik hem de dayanıklılığı çok iyi. Daha önde de Eklips'in kalemini almıştım ama tek kullanımdan sonra o buarada anlattığım gibi çöpe gitti. Bunu ise 3-4 sefer kullandım ve hala iyi durumda. Ucunun sert olması hem dayanıklı olmasını hem de tam kontrol edebilmemi sağlıyor. Benim gibi beceriksizlere tavsiye ederim.


3- Fransız Manikür & Pedikür Kalemi: Yine beceriksizlere özel bir ürün. Yalnız bu ürün Essence'ten alıp memnun kalmadığım tek tırnak ürünü. Çünkü daksile benzeyen ürünün keçeli kalemi andıran ucundan boya gelmiyor! Ne kadar uğraştıysam tek damla akıtamadım. Aynı kalemden anneme de almıştım. O ucunu çıkarıp bir şeyler yapıp boya gelmesini sağlamış ama gördüğüm kadarıyla duruşu ojeye benzemiyor ve dayanıksız, hemen dökülüyor. 


4- Gül ağacı çubuklar: Bir pakette 5 gül ağacından çubuk bulunuyor. Bir tarafı sivri, tırnakları temizlemek için, diğer tarafı yassı, tırnak çevresindeki etleri itmek ve tırnak üstünü temizlemek için. Ben yassı ucunu kullanıyorum. Doğal olması, tahta olduğu için tırnağımı çizmeyecek ve canımı yakmayacak olması çok hoşuma gitmişti. Genel olarak da memnunum. Yalnız yeni yeni acaba hijyenik mi diye düşünmeye başladım. Yahta temizlemesi zor ve bakteri yerleşmesi için elverişli bir malzeme. Buna benzer silikon aparatlar varmış. Bu tahtalar bitince onlardan almayı düşünüyorum. Zaten 10 liraya yakın fiyatı bence biraz pahalıydı. Ama kötü bir ürün değil, işe yarıyor :)

Siz hangi Essence ürünlerini kullandınız? Neler önerirsiniz?

13 Temmuz 2014 Pazar

Nivea Sun Nemlendirici Güneş Spreyi (GKF 30)


Kimler yazlığın yolunu tuttu? Bayram tatili olsa da denize koşsak diyenler? Yanınıza almanız gereken en önemli şeylerden biri güneşten koruyucu krem. Arko Nem Bebek Güneş Kremi ve Bioderma Photoderm Max Ultra-Fluid SPF 50 daha önce anlatılmıştı. Bu sefer vücudunuz için tercih edebileceğiniz Nivea Sun Nemlendirici Güneş Spreyinden (GKF 30) bahsedeceğim.

Nivea'nın bu ürünü bronzlaşmamış açık tenliler için 30 faktörlük güneş koruması sunuyor. Suya dayanıklı ama elbette suyla temas ve sürtünmeden sonra tazelemeniz gerekiyor. Nemlendirici özelliği ise bir artı. Güneşe, tuzlu suya ve ve tüm dış etkenlere rağmen bacaklarımın ipek gibi olmasını bu ürüne bağlıyorum. Şeytan diyor ki kışın da nemlendirici olarak kullan :) Ürün hem UVA hem de UVB ışınlarına karşı koruma sağlıyor. Güneşten koruması ise bence gayet güzel. Esmer olduğum için aslında çok çabuk bronzlaşırım ama bu ürünle 6 günde çok az bronzlaştım ve soyulma, acıma, kızarma gibi rahatsızlıkları hiç yaşamadım.


Kullanmadan önce şişeyi iyice çalkalayıp uygulamak istediğiniz yere sıkıyorsunuz. Küçük alanlara uygularken avucunuza sıkıp öyle sürmeniz daha temiz ve kolay oluyor. Yüzünüze sprey olarak uygulamaya ve solumamaya da dikkat etmek gerek. Sprey olması ürün miktarını ayarlamak ve ürün azalıncada kolayca almak için çok uygun. Ben beğendim. Sprey olabilmesi için çok ince yağılı olması gerekiyor elbette. Gerçekten losyondan bile ince bir yapısı var. İlk anda bile beyaz iz bırakmıyor. Çok kolay emiliyor. Biraz yapışkan his bıraksa da ağırlık hissi bırakmıyor. Eskiden güneş kremleri sivilce yapardı bende. Bu kremle sivilce sorunu veya alerjik reaksiyon yaşamadım.


Ürünün içeriğini yukarıda görüyorsunuz. Paraben, alkol, parfüm… İçerik konusunda hassas olanlar bu ürünü tercih etmeyebilir. Parabenler nispeten daha az zararlı olan türler ve alkol de bu ürünün ince yapılı olması için gerekli bir madde. Zaten nemlendirmesi gayet iyi. Her gün kullandığım bir ürün olmadığı için ben içeriği pek önemsemiyorum. Açıldıktan sonra 12 ay içinde kullanılması gerekiyor. Elbette 200 ml.lik bir ürünü bir haftalık tatilde bir kişinin bitirmesi imkansız. Güneş kremleri böyle boşa gidince üzülüyorum ama yapacak bir şey yok.

Henüz güneş kreminizi almadıysanız tavsiye ederim. İndirimli de bulabilirsiniz.

12 Temmuz 2014 Cumartesi

Arko Nem Bebek Güneş Kremi (50 SPF)


Bir gün güneş kremim olmadığını ama o hafta sonu çok güneş göreceğimi fark ettim. Kozmetik mağazasında yüksek korumalı ve ucuz bir ürün aradım. Sonunda Arko Nem Bebek Güneş Kremi'ni sepete attım. Bu seçimde ürünün paraben içermemesi, UVB kadar UVA'ya karşı da yüksek koruma sağlaması, suya dayanıklı olması ve cildi nemlendirmesi etkili oldu. Bir de bebek ürünü olunca daha temiz ve hassas bir ürün olabileceğini düşünmüştüm. Benim bebekten neyim eksik? :)


İnternet sitesinde adına ne kadar süt dense de aslında bu ürün bir krem. Koyu kıvamlı ve sürdüğünüzde cilde iyice yedirmeniz lazım. İyice yayınca beyaz iz bırakmıyor, ki bebeklerin de beyaz izi önemseyeceğini sanmıyorum. Yalnız krem çok yağlı ve kesinlikle cilt tarafından emilmiyor. Üstelik elinizi değdiğinizde yapışkanlığı hissediyorsunuz. Bir de yağlı ciltli olduğumu ve ürünü sıcak yaz günlerinde kullanmaya kalktığımı düşünürseniz memnun kalmamam çok normal herhalde.

İçeriğini aşağıda görüyorsunuz. Parfüm yazmıyor ama bence olabilir çünkü krem hindistan cevizi gibi kokuyor. Sanırım bu bir güneş kremi klasiği. Çocukların hoşuna gidibilir belki. Ben kokusundan rahatsız olmadım ama kokusuz olmasını tercih ederdim.


Güneşten koruması ise fena değil. 10 günlük deniz-güneş-kum tatilinde kullanmıştım, biraz bronzlaşsam da yanık, kızarma, acı gibi sorunlar yaşamadım. Cildimin renk değiştirmesine bile izin vermeyen kremler tercihim çünkü cildim güneşe karşı hassas ve hemen çillenip lekeleniyor. Daha sonra kışın birkaç ay kullandım. Kışın biraz daha katlanılabilir olsa da ürünü bitirmeden Ocak ayında Bioderma Photoderm  Max Ultra-Fluid SPF 50 kullanmaya başladım.

Benim şikayetçi olduğum noktalar bebek ve çocukların kullanımı açısından sorun olmayabilir. Fakat bu yağlı ve yapışkan yapının çocuklarda da rahatsızlık yaratması ve çocuğun krem kullanmaya direnmesi sonucunu doğurabilir. Yine de uygun fiyatlı denenebilecek bir ürün. Benim gibi parlak fikirli yetişkinlere ise hiç tavsiye etmiyorum. Elimde kolumda kullanarak bitirmeye çalışacağım ama başaracağımı sanmıyorum.

10 Temmuz 2014 Perşembe

Alverde Aynısefalı El Kremi

Minik bir yorum olacak bu, aslında hiç olmayabilirdi de ama Alverde Aynısefalı El Kremi'ni (Alverde Calendula Handcreme) o kadar beğendim ki Bakımsal Şeyler'de bulunsun istedim.


Bu kremi Hamburg'a gittiğimde Bundikowsky'den "aa küçük boy el kremi, lazım oluyor ama memlekette bulunmuyor" diyerek aldım. 25 ml.lik vidalı kapaklı bir ürün. Herhalde 2 avronun altındaydı fiyatı.
Türkiye'ye dönüp kullanmaya başladığımda kıştı ve büyük boyunu almadığıma çok üzüldüm. Keskin ve yoğun kokuları sevmediğim halde bu el kremimin kokusuna bayıldım. Aslında alışılmış kremin dışında, otsu bir çiçek kokusuna sahip. Herkes sevmeye bilir. Yalnız bu koku o kadar doğal ki insan böyle kokan bir şey şifalı olmalı diye düşünüyor. Zaten Alverde "naturkosmetik" kategorisinde bir ürün. Markanın ürünleri genel olarak paraben, petrol türevi kimyasallar, yapay kokular içermiyor. Kokular doğal yağlardan elde ediliyor. İçeriğini şöyle:
Aqua, Glycine Soja Oil*, Alcohol*, Olea Europaea Fruit Oil*, Glycerin, Butyrospermum Parkii Butter*, Myristyl Alcohol, Cetearyl Alcohol, Glyceryl Stearate Citrate, Caprylic/Capric Triglyceride, Cera Alba*, Cellulose, Calendula Officinalis Flower Extract*, Xanthan Gum, Aloe Barbadensis Leaf Juice*, Tocopheryl Acetate, Tocopherol, Ascorbyl Palmitate, Helianthus Annuus Seed Oil, Parfum**, Limonene**, Linalool**, Geraniol**, Citral**, Citronellol**, Farnesol**, Benzyl Benzoate*** ingredients from certified organic agriculture** from natural essential oils
Etkisi de içeriği ve kokusu kadar güzel. Hemen emilmiyor ama asla yağlı bir yapısı yok. Ellerimi kadife gibi yapıyor ve bu etki kısa süreli değil, azalsa da gün boyu sürüyor. Ellerim hiç kuru değildir. Bu krem yazın bana her el yıkamadan sonra kullanmak için biraz fazla olabilir ama kışın tam istediğim gibi; etkili ve ağır his bırakmayan bir krem. İçeriğindeki aynısefa egzemadan sivilce izlerine kadar pek çok deri sorununda faydalıymış. İçinde shea yağı ve aloe vera da var.
Maalesef ülkemizde temin etmek mümkün değil ama bir gün yolunuz Almanya'ya düşerse veya oradan bir tanıdığınız gelirse bu kremi de mutlaka bir düşünün. Tam boyunun fiyatını bilmiyorum ama hiç pahalı olmadığına eminim. Bundikowsky veya DM (Alverde zaten DM'nin markası) dükkanlarında bulabilirsiniz.

8 Temmuz 2014 Salı

Strawberrynet Macerası

Biraz nostalji yapalım mı? Strawberrynet'ten Türkiye'de bulunmayan markaların ürünlerini, indirimli parfümleri, çok ucuza makyaj ve bakım malzemesi aldığımız mutlu günleri hatılıyor musunuz? Ben bütün ihtiyacımı Strawberrynet'ten karşılıyor, canım sıkıldıkça girip ne varmış diye bakıyordum eskiden. Sonra yasaklar gelince bir yıl kadar stoklarımla idare ettim, ardından da bakımda "high end" kullanmayı bırakıp market ürünlerine yöneldim. Watsons, Gratis, yurtdışı seyahatleri ve son zamanlarda internet eczaneleri derken istisnalar dışında "high end" bakım ürünlerine hiç bulaşmadım. 


Neyse efendim yurt dışında yaşayan bir arkadaşımın ülkeye geleceğini duyunca aklıma eski günler geldi, onun adresine Strawberrynet'ten sipariş verdim. İşte maceramız böyle başladı. Sonra o Türkiye'ye gelinceye kadar paket ona ulaşmadı, 2 hafta sonra o döndüğünde paketin gümrükte olduğunu öğrendik. Sonra gümrük işlemleri sürdü, fazladan para vermek gerekmedi neyse ki. Sonra o paket gümrükten alınıp Türkiye'ye gelen başka birine verildi, onun iş yerinde çalışan başka bir arkadaşım da alıp buluştuğumuzda bana verdi. Tüm bunlar bir buçuk ay sürdü! :) Bir ara paketten umudumu kesmiştim. Gelin şimdi neler aldım ve tüm bunlardan sonra ürünler ne halde ona bakalım.

Aslında ben sadece iki ürün aldım: Shiseido Satin Eye Color Trio (Boudoir) ve H2O+ Spa Mint Foot Rub. Diğerleri uzun süreden sonra ilk kez alışveriş yaptığım için gönderilen eşantiyonlar ki zaten Strawberrynet bu açıdan da sevgimizi kazanmıştı eskiden de. Korres Lip Pen kahverengimsi bir ruj bu yüzden kullanmayacağım ama Olay White Radiance Protective Cream güneş koruma faktörüyle ilgimi çekti, Max Factor Vibrant Curve Effect Lip Gloss ise parlatıcılara olan sevgim nedeniyle elimdekiler bitince kullanılabilir.


Bu benim 10. siparişim olduğu için %10 indirim, 2 ürün aldığım için %2 indirim ve o güne özel cilt bakım ürünlerinde %15 indirimden faydalandım. Sonuçta hepsine yaklaşık 100 lira ödedim, zaten sadece farın etiket fiyatı 140 lira. Gördüğünüz gibi ürünler sıkıca paketlenmiş, köpüklerle desteklenmiş ve sapasağlam! Son kullanma tarihlerine de baktım sorun yok.

Bu yazıyı maceramı sizle paylaşmak ve bu kozmetik yasağı saçmalığını bir kere daha gündeme getirmek için yazdım aslında. Kontrolsüz, izinleri alınmamış, zararlı ürünler memlekete girmesin diye uydurdular bu yasağı güya. Bir tek Strawberrynet etkilendi ne hikmetse bundan. Diğer sitelerden siparişler kör topal bir şekilde geliyor. Gördüğünüz gibi valizlerde de kontrol yok, istediğini alıp gelebiliyorsun. Hayır televizyonlarda fabrika yapımı %100 mısır şurubu balların 10 tanesi 10 liraya satılırken halkın sağlığını ünlü markaların kozmetik ürünleri mi tehdit ediyor?! Burada biri güzel kar etti ama kim bilmiyorum.

7 Temmuz 2014 Pazartesi

Avene Couvrance Stick Kapatıcı (Mercan)


Ten makyajı yapmakyan hiç hoşlamıyorum ama bazen göz altı morluklarım bazen de sivilcelerim en azından bir kapatıcı kullanmamı zorunlu kılıyor. Ben de cildime en az yük getirecek bir kapatıcı aradım ve Avene markasına da güvenerek markanın makyaj ürünleri serisi olan Couvrance'dan stik kapatıcıyı seçtim. Bu ürünün üç rengi var: yeşil kızarıklıklar için, sarı morluklar için, fotoğrafta gördüğünüz mercan ise kahverengi lekeler için. Hamilelik lekeleri, hiperpigmentasyon, kahverengi yara izleri gibi...


Bu ürünün kullanma talimatlarını aşağıda görüyorsunuz. Sorununuza uygun renkteki kapatıcıyı uygulayıp biraz yedirdikten sonra bir fondöten veya başka bir ten ürünü ile cildinizi tek renk yapmanız tavsiye ediliyor. Yani bu kapatıcı ten makyajının kapatamadığı renk sorunlarını ten ürünüyle kapatılabilecek şekilde nötrleyen bir ürün. Ben ten makyajı yapmadığım için kapatıcıyı uygulayıp bırakıyorum. Çok dikkat çekmemesi için iyice dağıtıyorum, haliyle kapatıcılığı yarı yarıya gidiyor ama benim işimi de görüyor. Önceleri ürünü direk kapatmak istediğim yere sürsem de  kullanma talimayındaki gibi patmak uçlarıyla  uygulamanın daha iyi sonuç verdiğini gördüm. Çünkü ürün baya ser ve parmakta vücut ısıyla yumuşuyor, daha güzel sürülüyor. Göz altlarına uygularken  bölgeyi nemlendirmekte fayda var. 

Gerçekten de kırmızı sivilcelerdense koyu renkli göz altlarımda ve artık son evresindeki koyu renkli sivilcelerde daha başarılı bir performans sergiliyor. Ürünün sadece kapatmayıp aynı zamanda 30 spf sunması çok hoşuma gitti. Alırken bu özelliğini bilmiyordum, kutusunun üstüne küçücük yazmışlar. İçeriğinde koruyucu ve koku yok. Aynı zamanda suya ve tere de dayanıklı. Kalıcılığını beğendim. Göz altlarımda günün sonunda çok hafif çizgilere oturdu ama bence sorun değil. 

Tek renk olması herkesin doğrudan kapatıcı kullanmasına engel olabilir. Buğday ve esmer tenliler kullanabilir bence. Üzerine fondöten veya renkli pudra geçecekseniz cilt tonunuzdan bağımsız şekilde kullanabileceğinizi düşünüyorum ki ürünün iddiası da bu yönde.


Akma, bulaşma derdi olmadığından aslında çantada taşınabilecek bir kapatıcı ama ambalajı çok kalitesiz çıktı. Bir gün bile yanımda taşımadığım halde, yani bir nevi kapalı otopark aracı olmasına rağmen kapağının baya kenarları çatlamış. Biraz daha hırpalanırsa kapaksız kalmaktan korkuyorum. Parfümsüz ve koruyucusuz olduğunu söylemiştim. İçindekilerin detayı aşağıda: 


Sonuç: Bir kapatıcı olarak ne harika ne kötü. Kozmetik markaları arasında çok daha iyi ürünler bulabilirsiniz. İçeriği temiz olsun, hassas ciltte de kullanılabilsin, zararı minimum olsun diye kaygılarınız varsa Avene Couvrance Stick Kapatıcı bir adım öne çıkıyor. Göz altı, sivilce ve tahriş olmuş cilt gibi hassas yerler için benim de benzer kaygılarım daha önce. O yüzden bu kapatıcıdan memnunum.

5 Temmuz 2014 Cumartesi

Taze Bitti - 5



Haziran ayında beklemediğim kadar çok ürün bitirdim. Çoğunuza göre fazla olmayabilir ama hemen hepsi son iki haftada bitince ne oluyor dedim :D Gelin beraber inceleyelim. Önce cilt ürünleri:


1- Avene Cleanance Emulsion: Çok hafif, yağlı ciltlere için üretilmiş, su bazlı bir nemlendiriciydi. Memnun kaldım. Sadece akşamları kullandığım için bana 6 ay yetti. Son kullanma tarihine 2 hafta kala bende alerji yaptı. Yani yüzümde beliren renksiz ve kaşıntısız kabartıların sorumlusu bu krem olabilir diye tahmin ediyorum. İçinde çok az kalmıştı, onu da kollarıma sürüp bitirdim. Demem o ki son kullanma tarihine dikkat ederek kullanın. Detaylı yazısı BURADA.

2- Avene Cleanance Lotion: Pudralı ve çift fazlı, cildi matlaştıran bir tonikti. İçinde alkol olsa da bence son derece nazik bir ürün. Gözenekleri sıkıştırmadı ama cilt temizliğini güzel destekledi. Bıraktığı yapışkan hissini sevemedim. Yağlı bir cildiniz varsa detaylı yazısını da ŞURADAN okuduktan sonra kullanabilirsiniz.

3- Apaks Makyaj Temizleme Pedi: Normalde bir aldığım pamuğu bir daha almam, pamuğum bittiğinde markette bulduğum en ucuz pamuğu alıveririm. Apaks marka pamuklardan bunlara birlikte dört paket bitirmiş oldum. Hem ucuz, hem yumuşak, hem tüysüz. Bazı paketlerdeki pamukların kenarındaki dikişler açık olsa da ben beğendim.


Sıra vücut ürünlerinde:

4- Sebamed Fresh Shower Duş Jeli: Kokusu farklı ve temizliğinden de çok memnun kalmadım. Zaten detaylıca BURADA yazdım. Ben bir daha almayı düşünmüyorum ama her gün kullansanız da cildinizi kurutmayan, kloru vücuttan güzel temizleyen bir jel arıyorsanız size göre olabilir.

5- Adidas Pure Ligthness Body Fragrance: Vücut kokusu olduğundan hiç kalıcı olmayan, ama temiz, ferah, ucuz ve indirimli haliyle daha da ucuz olan bir koku. Parfüm gibi kalıcı ve yoğun kokular kullanmak istemediğimde, saçımdaki sigara kokusunu çıkarmak için fırçaya sıkarak, yolculuklarda kırılırsa üzüleceğim parfümlerimin yerine kullandım. Memnun da kaldım. Şimdi elimde başka ucuz parfümler var onları kullanmayı düşünüyorum. İleride yine alabilirim.

6- Helen Harper Günlük Ped: Tabiki her ay bir sürü ped gidiyor ama normalde kullanmadığım, denemek için aldığım bu ürünü yazayım da denemediyseniz fikriniz olsun dedim. Diğerlerine göre ucuz olduğu için değişiklik olur diye almıştım. Pişman da olmadım ama bana biraz kalın geldi. Günlük pedin aylık pede çalan hali gibi. Regl döneminin sonunda kullanmak için iyi aslında :) Bir de pedler tek tek paketlenmemiş. Bu büyük bir dezavantaj bence. Bu nedenle banyoya koyup öyle kullandım yanımda taşımadım. Daha iyi alternatifler var.


Son olarak ojeyle mücadelemin sonuçlarına ve dişlere bakıyoruz:

7- Sensodyne Ferah Nefes Diş Macunu: Dişlerim eskiden çok hassastı, sıcak-soğuk, tatlı-ekşi çok sızlatıyordu. Hatta bazen durduk yere sızlardı. İlk çıktığı günden beri hassas dişler için olan macunları kullanıyorum. Bu macunun dişleri diğerleri gibi sarartmıyor. Dişlerimde de eskisi gibi bir hassasiyet uzun zamandır yok. Ama tadındaki hafif acılık ve nanenin keskinliği bana fazla geliyor. Şimdi elimdeki başka macunları kullanacağım ama ileride yeniden alabilirim. Naneli şerit olmayanlarından tabi.

8- Oral-B Satin Tape Diş İpi: Diş doktorlarının hayatta en sevdiği şey diş ipi olabilir. Bu diş ipini dişlerimin ne kadar sıkı olduğunu bilen doktorum önermişti. Gerçekten de başka hiçbir diş ipi dişlerimin arasına giremiyor. Memnun değilim deme lüksüm yok :) Zaten parçalanmayan, ferah bir his veren, güzel temizleyen bir ürün. Tek eksisi şerit halinde olduğu için dikkatli kullanmak gerekiyor yoksa diş etinizi kanatıyor. Hoş o ince yapısı olmasa zaten ben kullanamazdım. Şimdi Oral-B Sensitive'i deneyeceğim. 

9- Benri Hassas Tırnaklar İçin Aseton: Normal bir aseton, ne oje çıkarması ekstra güçlü ne de tırnaklara karşı ekstra hassas. Hatta bu asetonu kullanırken tırnaklarım kurudu, üstünde beyaz çizgiler oluştu. Aseton ne kadar nazik olabilir ki zaten. Direk koklamazsanız konusu baya hafif ama bir de koklarsanız burnunuz yanıyor. Tekrar asetonsuz çıkarıcılara dönüyorum.

10- Eklips Oje Düzeltici Kalem: Benim gibi oje sürmeyi beceremeyenlerdenseniz bu kalemleri görüp çok sevinmişsinizdir. Bu benim ilk oje düzeltici kalemim ve hiç memnun kalmadım. Keçe ucu çok yumuşakmış hemen dağıldı. Asetonu da çok çabuk kurudu. Zaten ojeyi zor çıkarıyordu. Hiç beğenmedim.

Eylülde yurtdışına çıkacağım, oradan bir sürü yeni ürün almayı planlıyorum. Umarım her ay böyle gider de evdekiler azalır, hatta biter :)

1 Temmuz 2014 Salı

Pencere Mimi (Spor Salonu Versiyonu)

Viva Makyaj ilginç bir mim yazısı yazmış, beni de mimlemiş. Pencere mimi çok ilginç; diğerlerinde olduğu gibi soruya cevap vermiyoruz da bir gözlem yapıp yazıyoruz. Tam olarak pencere veya camadan bakıp gördüğümüz ilk kişiyi inceliyoruz, ne giymiş, kaç yaşında, nasıl görünüyor…

Viva ıssız bir yerde oturduğu için çok zorlanmış :) Ben de 9 katta ve sakin bir semtte oturuyorum. Bu yüzden birilerini görsem de incelemem çok zor. Ama aslında düzenli olarak insanları inceleyip durduğum bir yer var: spor salonu. Kardiyo beni ölümüne sıktığı için gelip gidenlere bakıp kendimi oyalamaya çalışıyorum. Son birkaç haftadır da bir tip spor salonu müdavimi dikkatimi çekiyordu. bu sevileyle ben de onu yazayım dedim.

Temsili (Yaşlar azıcık büyük ama olsun)

Bu tip lisenin sonunda veya üniversitenin ilk yılında olan gencecik kızlar. Çoğu da çıtı pıtı, gençliğin verdiği formla fit olan kızlar. Neden spor salonuna geliyorlar? Spor yapmalarına hiç itirazım yok ama spor salonu garip değil mi? Ben onların yaşındayken ne yapıyordum diye düşündüm de, tenis oynuyordum. Bazen voleybol maçı yapardık okulda. Bir de kampüs çok büyüktü her yere de yürürdük, hatta bazen hava güzel yürüyelim diyip dolmuşa binmez yarım saat sohbet ede ede giderdik. Spor salonunda abductor aletinin başında olmak bu genç kızlar için çok yapay bir şey bence.

Kızlar genelde bir-iki arkadaşlarıyla geliyorlar ve ellerinden telefonlarını bırakmadan, konuşarak, şakalaşarak, ordan oraya gezinerek sporlarını yapıyorlar. Öncelikleri spor olamdığı için de çok tempolu, verimli bir seans geçirdiklerini sanmıyorum. Yalnız birkaç gün önce karşılaştığım genç kız çok tipik bir örnekti. Onu anlatacağım.

Decathlon'dan alınmış spor tişörtü ve siyah taytıyla spora çok hazır görünüyordu. Tabiki elinde telefonu vardır. Yeni program hazırlandığı zaman hoca programdaki ilk etabı anlatıyor, o bitince yanına gidiyorsunuz ikinci bölümü gösteriyor. Spor hocalarından biri de ona şimdi şu kadar dakika yürü, bu kadar dakika cross, sonra şu hareketler diye anlatıyordu. Hoca gittikten sonra yanyana cross (eliptik bisiklet) çalışmaya başladık. Ben önce yarım saat yürüdüğüm için artık kıpkırmızı olmuşum, kanter içindeyim. Kızcağız elinden telefonunu bırakamadığı için konsantre olamıyor. Bir duruyor, bir çeviriyor, biraz yavaşlayıp sonra hızlanıyor. Neyse ben 20 dakikamı tamamlayınca ağırlık aletlerine geçtim. O alletten bu alete giderken bir baktım yine o genç kız. Hoca matta yapılacak hareketleri gösteriyor. Ben de esnerken aynadan bakıyorum hangi hareketleri verecek acaba diye. Hoca üç hareketi gösterdikten sonra normalde yapmadığı halde hadi şimdi de sen yap göreyim dedi. Kız ilk hareketi yaptı, ikinci hareketi unutmuş… Hareketi yanlış yapabilir, çok normal, hoca onu düzeltmek için var ama hareketin ne olduğunu tamamen unutmak nedir? Eminim kız aptal filan değil ama aklı başka yerde. Sanki onu zorla getirmişler, sanki spor yapmak istemiyor. Ben başka bölümdeki aletlerle 5 dakikalık bir çalışmadan sonra dumbelllar için matların olduğu salona geri döndüm. Kız matta hocanın bıraktığı gibi oturuyor, telefonunu kurcalıyordu. Birbirimize kaçamak bakışlar fırlatıyoruz. Dedimki her halde benden çekiniyor. Olabilir, ilk günler yanlış yaparım, kızarırım, zorlanırım diye düşünüp benim gitmemi bekliyor olabilir. Böyle düşündüğüm için esneme hareketlerini yapmadan çıktım. Çıkarken dikkat ettim kız damla terlememişti, saçı bile bozulmamıştı. Bense kıpkırmızıyım, saçlarım yüzüme gözüme yapışmış, tişörtüm terden ıslanmış. Ben de normal değilim, kimse benim kadar terleyip kızarmamalı ama o da normal değil :)

Aynı gün spor ve fitness ile ilgilenen bir arkadaşımı gördüm. Durumu ona da anlattım. Spor yapmayacaklarsa neden hiç de küçük olmayan paralar verip salona yazılıyorlar, hadi yazıldılar neden bir damla bile termeleyeceklerse kalkıp geliyorlar dedim. Bana instagramım olup olmadığını sordu. Hayır dedim. Peki ya Med Cezir diye dizi var onu gördün mü dedi. Aklıma sadece iki başrol oyuncusu geldi ama dizi nasıl bir şey bilmiyorum. Bunları anlamadan o kızları anlayamazsın dedi. Instagram'da dümdüz karınlarla çekilmiş bikinili fotoğraflar modaymış. Dizide de kızlar spor salonuna gidiyor herhalde. 

Benimki gözlemden çok dedikodu oldu galiba :D Viva'ya da teşekkür ederim beni mimleyip içimi dökmeme vesile olduğu için.

Kim dilerse kendini mimlenmiş saysın!