Ölen emekçilerin hepsi bu fotoğrafa sığar mı? |
Soma'da yerin yüzlerce binlerce metre altında, kör karanlıkta, tozun toprağın içinde, dakika dakika ölümünü bekleyerek, belki çıkmak için çabalayarak, belki bir umutla maskesine sarılarak belki de yanındaki dostunu telkin ederek ölen işçiler için çok, çok üzgünüm.
30 saattir maden ocağının girişindeki merdivenin tepesinde çıkan sedyeleri bekleyip çıkarılanların yüzüne teker teker bakan, bilgisayar ekranından 50-60 cesete bakıp kardeşini arayan, madenden çıkıp birkaç saat sonra geri dönen, babasının öldüğünden haberi olmayan, artık sesi çıkmayan işçi yakınları için çok ama çok üzgünüm.
Bu faciyayı olağan, doğal, madenciliğin fıtratında olan bir şey olarak sunup yüz yıl önceki kazaları örnek gösterenlere kızgınım.
Siyaset yapılmasın diye diye siyasetin dibini yapan; bu yasayı da biz çıkardık, bu kurtarmayı da biz yaptık, aman istismar ediliyor diyenlere kızgınım.
20 gün önce reddedilen önerge hakkında yalan söyleyen ama evet partizanlık ettik, hata ettik diyemeyenlere kızgınım.
Bu kadar ölümün Gezi'nin yıl dönümüne denk getirilen bir komplo olduğunu ima edecek kadar içi fesat dolu olanlara kızgınım.
Yerin altında can çekişen kaç kişi var onu bile bilmeden maden işletmesini öve öve bitiremeyen profesörlere kızgınım.
Şehit, dua, hutbe diye diye insanları uyuşturanlara, eyleyenlere kızgınım.
Acısı içine sığmayıp bir karanfil bırakmaya gidenlere gazla suyu uygun bulanlara kızgınım.
Patronlarla ve siyasilerle oturup kalkan sözde sendikacılara kızgınım.
Taşeronluk övüp konjektürden ve esnek çalışmadan bahseden patron örgütlerine, onların raporlarına imza atan akademisyenlere kızgınım.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder